ÇİÇEKLER EVİ : MEKSİKALI BİR KARA MİZAH DİZİSİ

Yazarlar: Pete Doré & Meltem Çiçek

Geçtiğimiz 40 yılda Meksikalılar, Brezilyalılarla birlikte Latin Amerika’yı merak içinde bırakan, sonu gelmek bilmeyen başarılı pembe diziler yapmakla ünlendiler. Bu ikilinin, ağlamaklı ve bir türlü kavuşamayan âşıklar ile onlara tuzak kurmakla meşgul hain aile üyeleri ya da ailesini arayan sevgi dolu yetimlerin çilelerini anlatmak dışında daha az bilinen yetenekleri ise iğneleyici espri anlayışları.

Netflix’teki yeni Meksika dizisi, La Casa de la Flores (Çiçekler Evi), pembe dizi olarak hem komedi tarzında hem de merkezinde Meksika olan bir Latin Amerika hicvi. Ülkeyi etkileyen tüm tabular ve lanetler mizahi ve iğneleyici bir dille ele alınmakta. Öncelikle, her sezonu sadece 13 bölümden oluşacak şekilde tasarlanışıyla çok önemli bir batıl inanca meydan okuma cesareti gösteriyor! Her 30 dakikalık bölüm bir değeri ya da duyguyu temsilen bir çiçek türü ile adlandırılmış, örneğin: kasımpatı acıyı, yıldız çiçeği minnettarlığı, lale umudu ya da orkide şehveti simgelemekte.

Dizide, Meksika’nın başkenti Mexico City’nin lüks bir semtinde yaşayan varlıklı bir ailenin başına gelen talihsiz olayları izliyoruz.  De la Mora ailesi, geleneklere bağlı yapısını korumak ve mükemmel aile tablosu çizmek için yanıp tutuşmaktadır fakat ailenin dolandırıcılık, yolsuzluk, şantaj, evlilik dışı ilişkiler, haraç kesme, esrar satışı, intihar, eşcinsel eğilimler gibi daha bir sürü nedenle çizdikleri mükemmel portre adım adım parçalanır. Bu parçalanmaya rağmen ailenin birbirine tutunma çabasını ve bunu yaparken uğradıkları değişimde çok içten, duygusal ve yalın bir şekilde sergileniyor.

İzleyiciyi bu diziye dair şoke eden şey, ailenin yaşadığı tüm talihsizliklerdeki ahlak ve politik doğruluk eksikliği olabilir bu durum bir parça sağduyunun esiri olmuş Avrupalılar için de yenilikçi bir değişiklik. Batılıların, Afro-Amerikan bir başkarakterin ırkçı bir önyargıyla karşılaştığını gördüğünde hemen rahatsız olduğu doğrudur. Yahudiler de zengin ve ayrıcalıklı yansıtılarak önyargılardan nasiplerini alıyorlar. Diğer birçok toplumda olduğu gibi önyargı sahibi olmak Meksikalıların da kaçınılmaz gerçekliğidir. Burada gerçeği saklamanın amacı ne olurdu? Beklenildiği gibi, bu yaklaşım istenilen etkiye sahip; tüm bu gerçekçi yaklaşıma rağmen, mutlu sonların olmayışı adaletin yerini bulmasına dair arzuyu parçaladığı için, olaylar karşısında izleyici kendisini şoke olmuş buluyor.

La Casa de la Flores, duyulan tüm pişmanlıklara rağmen peşinden koşulan zevklere dair görsel bir şölen sunuyor. Ana karakterlerin, özellikle Mora ailesinin annesi Verónica Castro ve evin büyük kızı (Virginia de la Mora) Cecilia Suárez ‘ın performansları muhteşem. Ailenin biseksüel oğlu Darío Yazbek Bernal, gay âşık Juan Pablo Medina ve ikiyüzlü dedikoducu komşu Verónica Langer da dizide performansları ile dikkat çeken diğer karakterler.

Anane ve babaannelerimizin izlediği Latin Amerika dizilerinden oldukça farklı olan La Casa de la Flores tadı damağınızda kalacak ve elinizde olmadan ilk sezonu çok kısa sürede bitireceğiniz türden bir komedi. Eğer İspanyolca bilginiz yeterliyse diziyi orijinal dilinde Verónica Castro’nun eşsiz sesi ve tonlamasıyla izleyin. Açılış jeneriğinde geleneksel Meksika müzikleri eşliğinde gösterilen dizi karakterlerinin portreleri de ünlü ressam Frida Khalo tarzında hazırlanmış. Son olarak, eğer İspanyolca öğreniyorsanız, bu dizi Meksika kültürü ile etkileşiminizi arttırmak için de harika bir yol.

İyi Seyirler!

Form-idea Istanbul, 17 Kasım 2018. 
Read in English

Follow Us

Facebooktwitterlinkedinrssyoutubeinstagram

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *