Dünyaya açılan pencere

 

Yazar: Beverly Andrews

Çeviren: Meltem Başoğlu 

The Research in Film Awards[1]

 

2020, hem Korona virüsünün ortaya çıkışı ve yarattığı tahribat hem de çekişmeli Amerikan başkanlık seçimi ile bir çoğumuz için aşırı duygu yüklü bir yıl oldu. Tüm bu olaylar yaşanan kayıplarla birlikte birçokları için oldukça bunaltıcıydı. The Research in Film Awards (RIFA), Sanat ve Beşerî Filmler Araştırma Konseyi tarafından sıradan bireylerin hikayelerini anlatan filmleri ödüllendirmek için yaratılmış bir oluşum. Bireylerin yaşadığı zorlukların altını çizen filmler bu yolla birbirimizi daha iyi anlamamıza yardımcı olmaya çalışıyor. 

Sanat ve Beşerî Filmler Araştırma Konseyi başkanı Andrew Thompson “Filmler uzak insanları, yerleri ve fikirleri aracı olmadan görsel olarak erişimimize sunuyorlar. Filmler görsel medya aracılığıyla bizi başka insanlar ve mekanlarla bağlıyor, özellikle yaşadığımız şu tuhaf günlerde bu her zamandan daha önemli. Aslında dünyada bize uzak olan, erişemediğimiz birçok ülke, kültür ve topluluk var fakat Korona virüs hepimizi birbirimizden uzağa düşürdü. Ümit ediyorum ki RIFA geçtiğimiz beş yılda birçok filmin daha erişilebilir, geniş topluluklar içinde paylaşılabilir ve tartışılabilir olmasını sağlamıştır ve bu yıl seçkiye girecek filmler için de oldukça heyecanlıyım.”

BANYO İMTİYAZLARI – RUPERT WILLIAMS

Bu yıl, ödül için aday gösterilmiş filmler arasında sosyal hizmetler görevlisi Rupert Williams ve animatör Ellie Land tarafından yapılmış ilgi çekici Bathroom Privileges (Banyo İmtiyazları) da yer alıyor. Bathroom Privileges, banyoya erişimin olmasının insan hakkı olduğuna dair bir bakış açısı sunan kısa bir animasyon filmi. Çok basit gibi görünen bu durum dünya genelinde bakıldığında şaşırtıcı bir şekilde zor. Trans bir kadın ya da erkek olarak size atanmış cinsiyetiniz ile kamusal alandaki banyoyu kullanmak, engelliler için yapılmış banyoya erişmek, genç bir kadın olarak gelişmekte olan ülkelerde cinsel saldırıya uğrama korkusu olmadan güvenli bir şekilde banyoyu kullanmak… Bu kısa film, günlük hayatımızda bizim için çok normal olan durumların bazı kişiler için hala daha lüks olduğunun altını çiziyor.

AYKIRI SESLER – DAVID HEINEMANN & ELVINA NEVARDAUSKAITĖ

Voices Apart, hepsi Litvanyalılardan oluşan, gaipten gelen sesler duyan üç ayrı bireyin hikayesini önümüze seriyor. Film, şu soruya cevap arıyor: Gaipten gelen sesleri duyma yeteneği bir lütuf mu yoksa bir lanet mi? Filmde hikayesi anlatılan ilginç üç kişinin de bu yetenekten dolayı travma yaşamış olması; biri babasının ölümünden sonra annesiyle evden ayrılırken, diğeri ailesinin dağılmasından sonra kendisini zihinsel bir krizde bulur, sonuncusu aynı anda dört işte çalışmayı güçlükle sürdürürken bir yandan da babasının cinayetten mahkûm edilmiş olmasının baskısı altında ezilir. Karakterler, sesleri duymaya başladıkları zamanın bu durumların tetikleyicisi olarak görüyor ve yönetmen izleyiciyi bu bireylerin zihnine almaya çalışıyor.

Voices Apart, David Heinemann ve Elvina Nevardauskaitė tarafından David’in doktora tezinin bir parçası olarak yapılmıştır ve özellikle sesin rolüyle olan ilişkisi nedeniyle psikozun sinematik bir temsilidir. Travmaları yaşayanlar yerine aktörler kullanılarak, Litvanya'da çekilen bu kısa belgesel, üç katılımcının birinci şahıs ifadelerini kullanarak sesleri işitmesini araştırıyor: duydukları seslerle çok farklı ilişkileri olan Agnė, Laurynas ve Mantas. Film, Agne, Laurynas ve Mantas ile kaydedilen röportajların, aktörler tarafından dudak senkronizasyonu yapılarak yeniden canlandırıldığı ve böylece izleyicinin aslında bu kişilerle kişisel yolculuğa çıkabildiği sözlü tiyatro tekniğini kullanıyor. Bu film, birçok yönden, bu farklı üç kişinin yaşadıklarıyla empati kurmamıza olanak tanıyor ve sesleri duymanın hem olumlu hem de yıkıcı sonuçlarını görüyoruz. Bazı kabile toplumlarında (pek çok dini toplulukta olduğu gibi) sesleri işitme kabiliyetinin Tanrı'nın bir lütfu ve kendi ruhaniliğimizle bağlantı kurmanın bir yolu olarak görülmesi ilginçtir. Laurynas, “İçten gelen psikoz ruhsal bir yolculuktur. Ama onu dışarıdan gördüğünüzde, akıl hastalığıdır."

BUZ HAKKINDA KISA BİR FİLM

Ve son olarak, görüntü yönetmeni Adam Laity tarafından yapılan, bir dizi şiir ve diğer yazıların Artic'e bir tür sinematik aşk mektubu olarak okunduğu, Lord Byron'dan Allen Ginsberg'e, gözden kaybolan bir manzaraya dair birbiri ardına çarpıcı görseller ve ikonik edebiyatın yan yana geldiği son derece güzel Buz Hakkında Kısa Bir Film var. Bu güzel film, birçok yönden iklim değişikliğinin katı gerçekliğini vurguladığı için hem dokunaklı hem de yürek burkarken; görmezden gelmeyi seçersek potansiyel bir çevre felaketinin korkunç sonuçlarına işaret ettiği için de bir savaş çağrısı niteliğinde.

Ödüllere aday gösterilen diğer filmlerle birlikte bu filmler bugün dünyada bireylerin hikayelerinin ne kadar önemli olması gerektiğini vurguluyor, ne yazık ki çağımızın yoğunluğunda kaybolan da yine bu hikayeler. Ödüller, bireylerin seslerinin duyulduğundan emin olmak için daha çok çalışma ihtiyacına işaret ediyor.

Form-idea.com London, 10 Kasım 2020 (2 Mayıs 2021'de düzenlendi) - Read this review in English

[1] The Research in Film Ödülleri, 2015 yılından beri sanat ve beşerî bilimler araştırmalarından ilham alan veya bunlarla doğrudan bağlantılı en iyi filmleri sergiliyor. Akademisyenlerden ve sektörün önde gelenlerinden oluşan bir jürinin seçtiği beş en iyi film her yıl Kasım ayında düzenlenen bir tören ile ödüllendiriliyor. Kazananlar 5.000 sterlin maddi ödül ve plaket sahibi oluyor.   https://ahrc.ukri.org/innovation/research-in-film-awards/

Follow Us

Facebooktwitterlinkedinrssyoutubeinstagram

Bu incelemeyi İngilizce olarak okuyun

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

La sabiduría del pulpo

April 25, 2021